29 Mayıs 2017 Pazartesi

Hocalı Katliamı


Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 26 şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde Hocalı kasabasında sivilleri Ermenistan'a bağlı güçler tarafından toplu şekilde öldürülmesidir.


Gidişat, 1988 yılında 2135 kişi olan yerleşim yeri 1990 yılına kadar çoğunlukla Sovyet Orta Asya ve Ermenistan'dan gelen göçmenlerle bu sayı 6000-10000 kişiye çıkmıştı. Dağlık Karabağ bölgesinin önemli tepelerinden olan Hocalı kasabası Ermeni güçler için askeri önem taşımaktadır. 30 Ekim 1991 tahinden Hocalı ile Ağdam'ı bir birine bağlayan yol kesilmiş ve tek ulaşım helikopter kalmıştı. Şuşa, Hankendi ve Ağdam bölgelerinin tek havaalanı vardı. 20 Kasım 1991 tarihinde Hocavend semalarındaki helikopterlerin Ermeni kuvvetler tarafından vurulması sonucu Azeri devlet görevlileri, Rus ve Kazak gözlemciler dahil 20 kişinin öldürülmesinden sonra bölgeye hava ulaşımı da kesilmişti. Aralık 1991'de Hankendi şehri çevresinde Azerilerin yaşadığı Kerkicahan kasabasının alınmasından sonra, Hocalı kasabası Ermenilere ablukasında kaldı. Hocalı OMON güçleri tarafından yaklaşık 160 kişi çok azı silahlanmış biçim de Alif Haciyev'in komutasında savunuyorlardı. Kasabada ilaveten 200 kişilik savunma güçleri bulunuyordu. Kasabaya elektrik, su ve gaz kesilmişti. 1991-1992 kış aylarında Hocalı sürekli olarak bombalanmaya başlanmıştı. 6 Şubat 1992 tarihinde 01:00-04:00  Ermeni güçleri Rus 366. Motorize Piyade Alayının desteğini alarak girdiği kasabaya 07:00'da saldırı gerçekleştirdi. Saldırı sırasında nüfusun bir bölümü Ağdam yönüne hareket ederek Hocalı kasabasını terk etti. Şehrin bombalanması sonucu bir çok sivil öldürüldü.   

Katliam'a Dair Fotoğraflar,






Olayla ilgili belgesel,  


21 Şubat 2017 Salı

Müjdat Gezen Sanat Merkezi


Müjdat Gezen Sanat Merkezi(MSM), 1991 yılında İstanbul, Kadıköy'de Ziverbey mevkisinde kuruldu. MSM, içinde Müzik, Tiyatro vb. eğitimlerin olduğu bir Sanat Merkezidir. Tiyatro, Müzik, ve Klasik Gitar bölümlerinde 3 yıl süresince, Yazarlık bölümlerde 2 yıl ücretsiz olarak eğitim vermektedir. MSM, kurslardan elde edilen gelirlerle etkinliklerini sürdürmektedir. Yetişkinler için akşam okulları, Tiyatro, Konservatuvar, Actor Sudio, Şan-Vocal, Diksiyon ve Etkili konuşma, Dublaj/Seslendirme, Yaratıcı Yazarlık, Piyano ve Gitar, Kamera Önü Oyunculuk ve TV Sunuculuğu eğitimi, çocuklar için ise Piyano ve Gitar eğitimi yanında hafta sonu kış ve yaz eğitimi vermektedir. 2003 yılında Cihangir'de MSM2 şubesi hizmete girmiştir. Şube 2 yıllık olup bu bölümü bitirenlere ''Diplom'' verilir. 2 senelik konservatuvarı pekiyi derecede bitirenler, MSM1'de lisans tamamlama eğitimi almaya hak kazanır. 


Eğitim, Türkiye'de Geleneksel Türk Tiyatrosu eğitimi veren ilk kurum olma özelliğini taşır. Meddah Karagöz ve Orta Oyunu eğitiminde önemli bir yer tutar. Eğitim Sahne ağırlıklı ama yeterli derecede kurumsal derslerle de nitelikli sanatçı yetiştirme yolunu benimsemiştir. Tüm bölümler için, her yıl 1 Ekim'de yetenek sınavı yapılır, bu sınavda başarılı olan öğrenciler ücretsiz eğitim görmeye hak kazanır. İlk sene hazırlık sınıfı sonunda yapılan final sınavında başarılı olan öğrenciler bir üst sınıfa kabul edilir. Türkiye'de ücretsiz konservatuvar eğitimi veren tek kurumdur. 2005 yılında Kadıköy Bahriye'de MSM sahnesi açılmıştır. 


Saldırı, 20.02.2017 tarihinde giriş kapısında gece saatlerinde yangın çıkıştır. Bölgede bulunanların ihbarı üzerine itfaiye ve polis ekiplerinin gelmesiyle yangın söndürülmüştür. Yapılan güvenlik kamerası incelemelerinde kişinin sanat merkezi önüne gelip ateşe verdiği görülmüştür. 


Soruşturma, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Medya İletişim Bürosu yaptığı açıklamada, ''20.02.2017 tarihinde saat 01.30 sırasında Müjdat Gezen Sanat Merkezi kimliği belirsiz şahıs tarafında yanıcı madde dökülmek suretiyle çıkarılan çıkarılan yangın sonucunda olaya anında müdahale edilerek yangın daha fazla büyümeden kontrol altına alındığı ve binada maddi hasarın meydana geldiği tespit edildi.'' açıklamanın devamında ''Olay yerinden elde edilen kamera görüntülerindeki failin tespiti ile yakalanmasına yönelik başsavcılığımızca güvenlik güçlerine gerekli talimatlar verilmiş ve geniş kapsamlı soruşturma başlatılmıştır.'' denilmiştir.



Tutuklama, evli ve 4 çocuk babası olan 39 yaşındaki Mehmet Ali Aligüzel Sancaktepe'de evinde gözaltına alındı. Emniyet şubesindeki ifadesinde, Müjdat Gezen'in 15 gün önce televizyonda yaptığı açıklamadan dolayı kızıp yaptığını belirtti. Daha sonra tutuksuz yargılanmasına karar verilerek serbest bırakılmıştır.      

Olayla ilgili Müjdat Gezen'in ilk açıklamaları, 


Müjdat Gezen Sanat Merkezi saldırı görüntüsü,

13 Şubat 2017 Pazartesi

Diktatörlük


Diktatörlük, hükumet yönetiminin tek adam biçiminde yönetilmesidir. Hukuki veya diğer politik faktörler tarafından liderlik imkanı sağlanır. 

*Toplumun iradesi olmadan çoğulcu yapıda olabilirler.
*Toplumun yaşam tarzı ve düşüncelerini kontrol altında tutarlar. 
*Elinde bulunan gücü karşıt bir yapıda kullanabilir.
*Hedeflerine ulaşmak için her türlü legal veya illegal yöntemleri kullanabilirler veya savunabilirler.

Diktatörlük Türleri
    
İdeolojik, tüm yetkilileri elinde bulunduran en üst düzey yöneticidir. 

Müşfik, lider bir kişinin kişisel çıkarı veya küçük bir bölümün yararına hizmet sağlamak yerine, toplumun tamamına faydalı bir politika izlediği yönetimdir.

Tek Parti, devlet iradesinin ve tüm yetkinin tek bir parti elinde bulunmasıdır. Bu yönetimde demokrasiden söz edilemez. 

25 Ocak 2017 Çarşamba

16 Mart Beyazıt Katliamı


Katliam, 7 Mart 1978 tarihinde İstanbul Emniyet Müdür Muavini, şube müdürlüklerine gönderdiği uyarı yazısında ''Sol gruba mensup öğrencilerin fakülteye gelmeye devam etmeleri halinde 10 gün içinde bu grup üzerine dinamit atılacağı bilgisine ulaşıldığı'' bilgisini vermişti. 


19 Mart günü solcu öğrenciler olası bir saldırı düşüncesiyle okulu toplu halde terk ederler. O gün öğrencilere eşlik etmesi gereken polisler başka yere gönderildiği için başka bir ekip görevlendirildi. Polislerin eşlik etmesi beklenen öğrencileri korumasız bir biçimde çıkarılmaya zorlanır. Üniversite dışında görev yapan bir grup polis ise ''Beyazıt komünistlere mezar olacak'' sloganı atmaya başlar ve ülkücü gruba doğru yönelir. Korumasız kalan öğrencilerin üzerilerine önce bomba atılır ve daha sonra ateş açılır. Bazı polisler ateş açan kişilerin arkasından koşmak ister, fakat ekibin başındaki komiser buna izin vermez. 


Saldırı sonucu 7 kişi ölür ve 41 kişi yaralanır. Bombayı atan ülkücü genç ise bir başka ülkücü tarafından olay açığa çıkmasın diye öldürülür.


Yargılama, Katliam ile ilgili delil yetersizliği nedeniyle dava sonuçlanamadı. Emniyet arşivinden çıkan 7 Mart 1978 tarihinde Emniyet Müdürlüğü tarafından şube müdürlüklerine gönderilen bilgi notu olaydan 19 yıl sonra ortaya çıkar ve yargılama ikinci kez açılır. Olayda 2 polis şefi görevinde kayıtsız kalma ve öğrencileri koruma altında tutması gereken görevli komiser görevlerini ihmal ettiği gerekçesiyle yargılanır. Daha sonra ise delil yetersizliği gerekçesiyle beraat ettiler. Davası süren bombacının ölümü hakkında ise dosyanın zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle ortadan kaldırıldı.  

24 Ocak 2017 Salı

Maraş Katliamı


Maraş Katliamı, 19-26 Aralık 1978 tarihleri arası da Kahramanmaraş'ta meydana gelen Alevi ve Sünni inançlı toplumlar arasında yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyet'inin en önemli katliamlarından biri olarak bilinmektedir.  


Katliam Öncesi, 7 Nisan 1978 tarihinde Ankara'da iki bombalı paket yapılır. Biri Malatya Belediye Başkanına gönderilir. Gönderilen paketi açması sonucu kendisi, gelini ve iki torunu hayatını kaybettiler. Diğer paket ise Kahramanmaraş'ta Pazarcık Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanına gönderilir. Gönderilen paketi kuşkulanıp almaz, ancak postane memurları paketi açmaları sonucu patlar ve bir memur ağır yaralanırken, bir memur ise hayatını kaybeder. Daha sonra hazırlanan iki ayrı bomba biri Adıyaman'a ve diğeri Adana'ya gönderilir ve benzer etmenlerle patlar. Yapılan incelemelerde patlayıcı maddenin Nükleer Araştırma Merkezinden alındığı şüphesiyle kuruluş kapatılır ve soruşturma başlar.  


Dönemin Cumhuriyet Halk Partili Başbakanı, hazırlanan bombalarla ülkü ocaklarının ilişkisinin araştırılacağını söyler.


(Dönemin başbakanı Bülent Ecevit)

Bunun üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Malatya'da meydana gelen patlamanın Erzurum ve Kahramanmaraş'ta da çıkabileceğini açıklar.


(Dönemin Milliyetçi Hareket Partisi Alparslan Türkeş)

Bu açıklamadan sonra Erzurum'da 500 kişiye yakın ülkücü adı verilen kişilerce Atatürk Üniversitesindeki sol görüşlü öğrencileri ve öğretim üyelerine saldırırlar. Diğer ülkücü grup ise sol görüşlü esnafların iş yerlerini tahrip etmişlerdir.  



Güvenlik güçleri Maraş sokaklarında sıkı önlemler almışlardır. Maraş'ta iki gençten şüphelenip gözaltına alırlar. Bu kişilerin üzerinden patlamaya hazır üç dinamit lokumu bulunur. Kentte geniş çapta arama yapılır. Aramada çok sayıda kişi gözaltı alınır. Ayrıca bir kaç silah, mermi ve patlayıcı ele geçirilir. Göz altına alınanlar itiraflarında bir çok yeri bombaladıklarını ve iki gizli örgüt için çalıştıklarını söylemişlerdir. Ayrıca itiraflar sonucu Maraş'ta bir cami avlusuna gömülmüş beş adet dinamit bulunmuştur. 



Emniyet yetkilisine göre, kentte meydana gelen patlamalar provokasyon olduğu ortaya çıkarılmış ve sonrada suçu solcu gruplara yüklemek istiyorlardı. 


Görevli olduklarını söyleyen kişiler Alevi ve solcuların oturdukları yerleşim yerlerinde, nüfus sayımı yaptıklarını söyleyip konutları dolaşmışlar eve yeni numara verdikleri kapıları kırmızı boyayla işaret koymuşlardır. 



Katliam, 19 Aralık'ta çiçek sinemasına o dönemde ender milliyetçi filmlerinden biri gösterimdeyken ülkücü bir kişinin sinemaya attığı bomba patlamıştır. Patlamanın olduğu bölgeye doğru gelen faşist bir grup ''Kanımız aksa da zafer İslam'ın'' ve Müslüman Türkiye'' sloganlarıyla ilerleyip Cumhuriyet Halk Partisi binasına saldırmışlardır. Kahramanmaraş Ülkücü Gençlik Derneği başkanı Ankara'ya telefon ederek yardım talebinde bulunur. 



20 Aralık günü Alevilerin olduğu bir kıraathane bombalanır. 21 Aralık günü Tüm Öğretmenler Birleşme ve Danışma Derneği üyesi iki öğretmen öldürülür. Ertesi gün bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan kalabalığa ''Komünistlerin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz'' diyerek tahrik ettiği kalabalığa saldırdılar. Cami imamının verdiği cuma vaazında şunlar söylenmiştir. ''Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükumete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklandılar; çevremizde bulunan Alevileri ve Cumhuriyet Halk Partisi Sünni imansızları temizleyeceğiz.''



Kalabalık dağılır ve cenazeler ortada kalır. Güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaşan saldırgan kitlede kent içlerine dağılarak Alevi ve Cumhuriyet Halk Partililere ait iş yerlerini tahrip ederler. Çatışmalarda 3 kişinin öldürülmesine sebebiyet verirler.


23 Aralık günü Kahramanmaraş'taki olaylar daha da artarak Solculara ve Alevilere dönük bir kıyıma dönüştü. 24 Aralıkta saldırganların polis kuvvetleri üzerine yönelmesiyle güvenlik güçleri ile halk arasındaki çatışmayı önlemek amacıyla bütün güvenlik güçleri görev dışı bırakılıp kent dışına çağrıldı. 



Sünni kesim bunun üzerine Solcu ve Alevi kişilerin üzerinde baskıyı arttırıp kaos ortamı yaşandı. Saldırgan kesimin çevre köy ve ilçelerden getirdiği silahlı gruplar Solcu ve Alevilere yönelik kıyımlar başladı.  



''Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, sütçü İmam aşkına vurun. Bugün cihad günüdür. bir Alevi öldüren cennete gider. Alevileri öldürelim, memleketi temizleyelim. Alevileri öldürün, şahit kalmasın'' diye bağıran faşistler, Alevi ve solcuların yaşadığı mahallelere saldırırlar. 



Bu yerleşim yerlerini tarayıp, bombalayıp ve kundakladıktan sonra kuşatma altına alınıp hastaneye götürülmesi engellendi. 



 Kadın, çocuk, yaşlı, hamile, hasta ayrımı yapmadan vahşice öldürüldü. 


Faşistlerin ''Alevi dinsiz ve sünnetsiz'' provokasyonuyla, sünnetli olup olmadığıma bakıldı. Sünni mahallelerin de önceden boyayla işaretlenmiş Alevi evlerine baskınlar yapılıp öldürüldü. 



25 Aralık akşamı saldırılar tamamen yatıştı. Başbakanın açıklaması olayın kendisine uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını belirtti.   


26 Aralık sabahı Kahramanmaraş, Malatya, İstanbul, Ankara, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Sivas ve Şanlıurfa illerinde sıkıyönetim ilan edilmiş, daha sonra bu iller arttırılmıştır.


Saldırı sonucu resmi açıklana sayılara göre ölü sayısı 111, yaralısı ise 1000 üzerinde olduğu söylenmektedir. Ayrıca 552 ev ve 289 iş yeri tahrip edilip yıkıldı. 


Yargılama, sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalarda sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen 804 kişi hakkında dava açılmıştır. Sanıkların 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis ve 321 kişide 1 ile 24 yıl arasında hapis cezaları ile sonuçlardı. Daha sonra sıkıyönetim mahkemelerinin kararı Yargıtay tarafından bozulmuş ve idam cezaları uygulanmamıştır. 



Katliama müdahil 3 avukatı öldürülmüştür. Ceza alan kişilerde 1991 yılında yılında Terörle Mücadele Kanunu gerekçesi gösterilerek dava ertelendi ve daha sonra da serbest bırakıldı. Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak Türkiye Millet Meclisi çatısı altında bazı partilerce halkı temsil etme şerefi verildi. 



Olayın bir numaralı sanığı ise yargılanıp beraat etti ve soyadı değişti. 1991 yılında Refah Partisinde 19. Kahramanmaraş milletvekili seçildi. 


(Bahsi geçen bir numaralı sanık Ökkeş Kenger soyadı değişerek Şendiller oldu.)

Gizli Raporlar, Basında ve kamuoyuna yansıyan belgelere dayanarak, o dönemin İçişleri bakanı tarafından özel bir ekip kurulup konu üzerinde araştırma yapılıp rapor hazırlanır. Hazırlanan rapor gizli tutulur, fakat belge sızdırılır. Raporda katliamın planlayıcıları 26 seyyar Milli Piyango satıcısı görünümünde şehre geldikleri saptanmıştır. Bahçelievler katliamı sanıklardan Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırca, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli isimleri katliam öncesi ve günü Kahramanmaraş'ta oldukları kaydedildi. 

(Katliamın simgesi, anne karnında kurşunla öldürülmüş doğmamış bebek)

Sızdırılan Raporlardan Bazı Bölümler;

*18.12.1978 tarihinde, Ülkücü Gençlik Derneği Maraş şubesi ikinci başkanı Mustafa Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve üçüncü başkan Mustafa Tecirli'ye halkı kışkırtmak, tahrik etmek ve isyanı sağlamak için solcuların attığı süsü verilmek kaydıyla, tahrip gücü az bir dinamit atılmasını emretmiştir. Atılacak dinamit için Başkan Mehmet Leblebici ile görüşür ve bir köye gelir, aynı gün birinci başkan Leblebici Ankara'ya hareket eder.

*15 gün öncesinden itibaren , gelecek program olarak Zeynel ile Veysel filminin parçası gösterilmişken ve ayrıca yedek olarak sıradaki iki film daha bulunurken, Adana Maraş Ülkücü Gençlik Derneği şubesine gelen iki şahsın getirdiği bu film Güneş Ne Zaman Doğacak, 16 Aralıkta aniden gösterime sokulmuştur.

*Patlama sesinden sonra ilk kaçan Salman Ilıksoy'un peşine peşine düşülür. 40 metre sonra yakalanır ve şehir karakoluna götürülür. Bu sırada patlama olayını ve bombayı atanı gördüğünü ve tanıdığını ifade eden Cuma Avcı isimli şahıs da karakola getirilir. Salman Ilıksoy, polis memuru Mahir Güney ve polis memuru Hasan Aydın, bombayı atanı tanırım diyen Cuma Avcı'nın karşısına çıkarılır. Cuma Avcı ortada bulunan polis memuru Hasan Aydın'ı göstererek, tanıdığını bildirir. Emniyet Müdürü Yardımcısı Hüsnü Işıklı'nın ikazı üzerine ikinci kez polis memuru Hasan Aydın'ı göstererek tanıdığını bildirir. Teşhise katılan dışarı çıkartılır. Konu için zabıt tutulmaz. Bu arada tanık Cuma Avcı'ya, o polis memuru idi. Suçlu o değil. Bombayı atan parkalı olur. Onlar uzun bot giyerler, sakallıdır. bıyıklarına dikkat ettin mi ? gibi şeyler söylenir. Sonra Salman Ilıksoy yine amir odasına teşhis için alınır. Ve tabi bombayı atan atan şahsı ısrarla tanır ve teşhis eder. Son olarak, Emniyet Müdürü Kamuran Korkmaz'ın emriyle ayı karakolun bir başka odasına geçilerek, dosyada bulunan teşhis zaptı düzeltilir.

*Olaylardan önce, Ankara İli Bahçelievler, Karşıyaka ve Keçiören semtlerinde oturdukları bilinen Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Dülger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve İsmail Ufuk ile Mehmet Gürses isimli şahısların Kahramanmaraş iline gittikleri öğrenilmiştir. Yine İskenderun Demir Çelik İşletmesinde Fabrika Stok Kontrol Müdür Muavini olan Hayri Kuşçu, Çelik-İş Sendikası yetkililerinden Tuncay Terekli isimli şahısların olaylardan önce ve olaylar sırasında Maraş'a gittikleri öğrenilmiştir.

*19-25 Aralık 1978 tarihleri arasında Kahramanmaraş ili otellerinde kalan kişilerin günlük kayıtlardaki isim listesine göre raporda geçen şüpheliler, meslekleri bir seferinde terzi, bir seferinde çiftçi gibi değişik kayırlar alınmıştır. Adıyaman ilinden gelerek Çelik Palas Otelinde 19-20 Aralık 1978 tarihinde yatan ve kendilerinin milli piyangocu olarak tanıtan 26 değişik isimli şahısların Milli Piyango İdaresinden alınan,  26 Ocak 1979 tarihi ve 013/653 sayılı yazıları ve ekinde bulunan belgelerden, ne sabit ne de seyyar bayii olmadıkları anlaşılmıştır. Yine ekte bulunan 013 sayılı yazıdan, yalnız 9 ve 31 Aralık günlerinde çekiliş yapıldığı anlaşılmıştır. Kahramanmaraş ilinde yeteri kadar Milli Piyango bayii vardır. Ve 19-22 Aralık günlerinde çekiliş olmayacağına göre, sahte meslek göstererek kalan bu kişilerin, olaylardan haberdar olarak gelmiş militanlar oldukları kanısı olduklarına varılmıştır.

*Milli Piyangocuların Kahramanmaraş'a doluştuğu bu günlerde bazı evler ve iş yerleri üç hilal çizilerek, bazıları ise üzerilerine çarpı konularak işaretleniyor, şehirde çeşitli yerde solcular, Aleviler ve hükumet aleyhine slogan yazılıyordu.

*22 Aralık 1978 günü Kahramanmaraş'ta olaylar patlak verdiğinde iki ayrı telefon görüşmesi yapıldığı saptanmıştır.

*İskenderun Demir-Çelik İşletmesinde çalışan Alaattin Eryaman isimli şahıs, Kahramanmaraş İli 3050 numarasındaki kişinin benzinlikte toplandık, mahallelere saldırdık dediği öğrenildi.

*Adana ilinden bir şahıs, Malatya Özel Doğu Kliniği Doktora Muhittin Turgut'u telefonla aramıştır. Yapılan bu telefon konuşması sırasında, Adana'daki şahıs, Kahramanmaraş'tan oraya yaralılar gelecek, dikkatli olun demiştir. Muhittin Turgut, orasını bana bırakın, Malatya olaylarında bir açık verdim mi ki bunda vereyim. Malatya olaylarında ne şekilde çalıştığımı sizde bilirsiniz. karşılığını vermiştir.



CIA, Radio France Internationela 27 Aralık'ta yayınladığı Kahramanmaraş olaylarında ''Yabancı gizli servislerin, özellikle Amerika Birleşik Devleti Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'nın rolünün olduğuna değinmişti. 
Amerika Birleşik Devleti Büyük Elçiliği Katibi Alexander Peck Kahramanmaraş'ta bulunmaktaydı. Maraş Emniyet Müdürü'de bazı Amerikalı kişilerin Maraş Olayları öncesi kente geldiklerini ve otelde kaldıklarını açıklamıştı. Aynı şahısların Çorum, Amasya ve Tokat'ta olduğunu da söylemişti. 

MİT,  İçişleri Bakanı, MİT'in bu hükumete olay ile ilgili hiç bir istihbarat vermediğini ve Kahramanmaraş'taki katliama bizzat katkı yaptığını açıklamıştır.
3 Ocak 1979 tarihinde Başbakan gönderilen raporda olayın organize edilmesinde MİT'in rolüne dikkat çekiliyordu. 

Maraş Katliamı Tanıkları; 






CNNTürk 05.01.2013 Tarihinde Hazırladığı Belgesel;

14 Ocak 2017 Cumartesi

Maraş Olayı


Kahramanmaraş, Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşında yenilmesi sonucunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes gereği Anadolu'nun birçok yeri gibi Kahramanmaraş'ında işgal altına alınmıştır.  


İlk Kurşun, Ermeni ve Fransız Lejyon askerlerin Uzunoluk hamamından çıkan Türk kadınlarının peçelerini zorla açmak istemişlerdir. Olaya müdahale eden Çakmakçı Sait ''Gavur Oğulları! Dokunma bacılarıma!'' diyerek askerlerin üzerine yürür. Üzerinde silah olmayan Çakmakçı Sait Lejyon askerleri tarafından vurularak yaralanır. Bu sırada adı İmam olan ve süt sattığı için Sütçü İmam olarak tanınan İmam yanımda bulunan silahı ateşleyerek kısa süreli bir arbede yaşandı. Yaşanan arbede sonucu Çakmacı Sait ile Ermeni askeri öldü. Ağabeyli köyüne kaçan Sütçü İmam bulunamadı. 31 Ekim 1919 tarihinde düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam kurtuluş harekatını başlatmış oldu.



Bayrak Olayı, 27 Kasım 1919 tarihinde Fransız komutanı için bir dans tertip edilir. Komutanın dansa davet ettiği Ermeni kızı ''Sizinle dans etmekten mazurum. Çünkü kendimi esarette hissediyorum. Kalede Türk bayrağı dalgalandığı sürece sizinle dans edemem'' diyerek teklifi geri çevirir. Bunun üzerine Fransız komutanı emriyle Türk bayrağı indirilir. Fransızların şehrin kalesindeki bayrağı indirmeleri, suçsuz kişileri öldürmeleri ve Maraş ileri gelenleri tutuklamaları tepkiyi arttırdı. Ulu Cami İmamı ''Kalesinde Türk bayrağı dalgalanmayan bir şehirde cuma namazı kılınmaz!'' sözü halkı harekete geçirdi. Maraş halkı kale içerisindeki Fransız askerlerinin etkisiz hale getirip yeniden Türk bayrağını diktiler. Daha sonra Fransızlar 11 Şubat 1920 tarihinde şehri boşalttılar.   

11 Ocak 2017 Çarşamba

Mustafa Fehmi Kubilay


Kubilay, 1906 yılında Adana şehrinin Kozan ilçesinde Giritli ailenin çocuğu olarak doğmuştur. 1930 yılında öğretmen olarak İzmir şehrinin Menemen ilçesinde asteğmenlik rütbesiyle görev yapmaktaydı. 1930 yılında Nakşibendi tarikatını yaymak için Menemen'de düzenlenen olaylar yüzünden Derviş Mehmet tarafından testere ile başı kesilerek öldürüldü. Tarihe ''Menemen Olayı'' veya ''Kubilay Olayı'' olarak geçmiştir. 

Her yıl 23 Aralık Kubilay(Menemen) Olayı ile ilgili çeşitli yayın kuruluşlarında konu olur ve çeşitli makaleler yayımlanmaktadır.  

Menemen Olayı (Kubilay Olayı)


Kubilay, 1930 yılında İzmir'in Menemen ilçesinde asteğmen olarak görevini yapmaktaydı.


Gelişim, Şeyh Esad'ın Manisa'da Nakşibendi tarikatını yaymak için bir adamını görevlendirdiği ve Manisa tarafından gelen sarıklı ve cübbeli olamak üzere 6 kişi, 23 Aralık 1930 tarihinde sabah namazı sonrası camiden aldıkları yeşil sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya başladılar. Tarikata 5 kişi daha toplandılar aralarında Giritli Derviş Mehmet camide kendini Mehdi olarak tanıttı ve dini korumak adına geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusunun olduğunu öğle saatlerine kadar tarikat altında toplanmayan kişileri kılıçtan geçirileceği söylendi. Bayrağın çevresinde dönerek tekbir getirmeye, zikretmeye ve ''Şapka giyen kafirdir! Yakında yeni şeriata dönülecektir.'' diyerek isyan harekatı başlatmak istendi. 


Müdahale, ilçedeki olayların duyulmasıyla alay komutanı, Kubilay'ı isyanı bastırması için olay yerine gönderdi. Harekatı bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak yanlarına giderek teslim olmaları çağrısında bulundu. Tarikat adına toplanan kişiler ateş açarak Kubilay'ı yaraladı. Bunu gören askerler tarafından karşı ateş açıldı. Askerlerin tüfeklerinde manevra fişekleri olduğu için bir etkisi olmadı. Derviş Mehmet ''Bana kurşun işlemiyor.'' diyerek halkı kandırmaya çalıştı. Derviş Mehmet ve arkadaşları Kubilay yaralı halde sığındığı cami avlusunda buldular. Derviş Mehmet, Kubilay'ın kafasını testere yardımıyla keser. Kesik başı ip ile yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya bağlarlar. Olay yerine yetişen 2 bekçi de açılan ateş sonucu ölür. Olay yerine daha çok birlik gider ve çatışma başlar. Göstericilerden bazıları ölür diğerleri de yakalanır.     


Ankara'da Duyulması, 27 Aralık 1930 tarihi günü Dolmabahçe Sarayı'nda Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığını yaptığı toplantı da bu konu üzerinde konuşuldu. Kubilay olayı Mustafa Kemal'i çok kızdırmıştı. Toplantı da ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün yani 28 Aralık günü ''Böyle bir emir verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun'' demiştir. Aynı gün orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında ''Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.'' dedi. Ayrıca sözlerinde ''Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen'deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir hadise'' olduğunu belirtir.  


Sıkıyönetim ve Yargılanma, 1 Ocak 1931 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile İzmir'in Menemen ilçesi, Manisa ve Balıkesir'in merkez ilçelerinde sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutanı Vekili başkanlığında Divanı Harp kurulma kararı alınmıştır. Ayrıca İsmet Paşa konuşmasında ''Kubilay olayı yüzlerce seneden beri dini siyasete alet eden bütün hareketlerin yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu zavallılar laikliğe karşı gelerek şeriat istemektedirler. Gerçekte ise menfaatlerini kaybetmişlerdir. Onu istiyorlar...'' dedi. 7 Ocak 1931 yılında İzmir'de Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci toplantı yapıldı. 105 Sanığın 15 Ocak günü itibariyle Divanı Harp'te yargılanmaya başlandı. 


Mahkeme Kararı, 24 Ocak 1931 tarihi günü iddianame okundu ve 29 Ocak günü 37(Biri öldü) kişinin idamı, 27 kişinin beraat edilmesi ve 41 kişinin hapis cezası verilmesi ile Meclise sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 kişinin yaşlarının küçük olması nedeniyle ölüm cezaları ağır hapse ve ayrıca 2 kişinin daha ölüm cezasının hapse çevrilmiştir. 28 sanık ise 3 Şubat 1931 tarihi gecesi Menemen'de idam cezası uygulandı. Sıkıyönetim uygulaması 28 Şubat'ta Manisa ve Balıkesir'de 8 Mart'ta da Menemen'den kaldırıldı. 


Şehit Kubilay Anıtı,1932 yılında yapılmıştır. Elinde mızrağıyla ufka doğru bakan heykel Türk gençliğini temsil eder. Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'de yer alır. Ayrıca heykelin sol tarafındaki sütunda olayda ölen bekçi Şevki ve sağ tarafındaki sütunda ise bekçi Hasan temsil eder.